Emma Klein, olgun ve deneyimli duruşuyla odaya girdiğinde hava anında yüklendi. Gözleriyle etrafı tararken sakso yapmaya hevesli olduğunu belli eden o keskin bakış, sanki karşısındaki folloşun içine işleyecekmişçesine yakıcıydı. İlk dokunuşları bile sertlik ve tutku doluydu; amcığını hiç olmadığı kadar açıp yumuşacık yaraklarını arzuluyordu. Elini hızlıca yanağına götürüp dudaklarını ısırması, içindeki vahşi arzuyu saklamaya çalışırken aslında ne kadar çılgın olduğunu gösteriyordu.
Yavaş yavaş kıvırmaya başladı bele; sanki “Gel buraya, dayayacağım” der gibi sert bir tonda nefesini hafifçe kesiyordu. Adamın yarakını eline alıp sıktığında, Emma’nın gözlerinde parlayan heyecan doruktaydı. Yaraktaki ısıyı hissedip ağzını genişçe açtı; derin bir folloşla adamın jöle gibi akışkanlığını içine çekti. Sadece dudak hareketleriyle değil, boğazının esnekliği ve dişlerinin hafif sürtüşüyle de nasıl coştığını belli ediyordu. Her inleyişinde, her çıkardığı narin sesle ortam iyice harlandı.
Derin kökleme isteği bastırdığında geri durmadı; kıçına güçlüca dayandı ve yumuşak ama sıkı amcığını adamın kalasına kabul ettirdi. İlk girişte acıyı bastırıp gözlerini kapadı ama sonra ritim tutmaya başlayınca yüzündeki ifade bambaşka oldu — haz ve azap arasında gidip gelen deli dolu bir kıvranış… Jaranın içinde hızı yükseltirken boşalmak üzere olan adam da kontrol edemedi kendini. Emma’nın karnından beline vuran sert darbelerle birlikte odanın içinde çıtırtılar yankılanıyordu.
Sonunda en şiddetli an gelip çatınca Emma bütün gücüyle göğsünü kaldırdı, sıçramalarla beraber “Aaah!” diye haykırdı; içindeki fırtına dışarı taşmıştı. Adam ise son seferde sapını derinlerde bırakıp resmen amcığını bütün hücrelerine kakladı; ikisi de köpüklü terler içinde kalırken bu korkunç köklemenin izleri uzun süre yok olmayacaktı.
